Güzîde Tarih

 

Tarihi okurken veya yazarken göz ardı etmememiz gereken bir takım gerçekler vardır. Bu gerçekleri göz ardı ettiğimiz takdirde tarih objektif ve doğru olmaktan çıkıp bir tarih yanılgısı haline dönüşür. Şimdi bahsettiğimiz bu gerçekleri maddeler halinde sizlere sunmaya çalışacağız.

1- Tarihin ve tarihi kaynakların bir dönem içerisinde yazıldığını unutmamak gerekir.

Çünkü tarihi kaynakları ve belgeleri yazanlarda insandır ve doğal olarak korkuları, çıkarları ve menfaatleri bulunabilir. Bir örnekle hemen izah edelim:

Aşıkpaşazâde Tarihi, Osmanlı Tarihi’nin en önemli ana kaynaklarının başında gelir. Bu tarihi kaynak incelendiğinde ilk altı padişahın yere göğe sığdırılmadığını, gazalarının ve seferlerinin övüle övüle bitirilmediğini ve şahsiyetlerinin de gayet muhterem kişiler olduğu görülür. Fakat Fatih Sultan Mehmed devrine gelindiğinde Sultanın aslında basiretsiz olduğu, halka zulüm ettiği ve iyi bir yönetici olmadığı anlatılır. ŞİMDİ Bu tarihi kaynağı okuyan ve kaynağının doğruluğunu incelemeyen kişi bu bilgiyi olduğu gibi alır ve tarih onun için böyledir. FAKAT gerekli incelemeyi yapan bir araştırmacı şunu görür ki Fatih Sultan Mehmed Han, Aşıkpaşazâde’nin devletten boş yere maaş almasına kızmış ve kendisine ödenek olarak verilen vakıf mallarını devlete yeniden geçirmiştir. İşte araştırmamızı yaptığımız kaynak ana kaynak bile olsa bazen saptırıcı rolde bu şekilde yer alabiliyor.

2- Tarihi kaynakları yazan devlet ve hükümetlerin çıkarları gereği tarih yazdığını unutmamak gerekir.

Çünkü her devlet ve hükümet, iktidarını meşrulaştırmak için tarihi kullanır. Bunu bugün küçük çaplı futbol kulüpleri bile yapar. Kendisinden önce gelen yetersizdir, kendisinden sonra gelecek olan da haindir. Devletlerde her zaman böyle bir politika izlemiştir. Maddenin anlaşılması için 2 örnek vermeyi uygun görüyoruz:

A- Emevîlerin tarihi incelendiğinde sürekli kan, vahşet, zulüm, ırkçılık, dinsizlik gibi suçlamalarla karşı karşıya kalırız. Gayet basit bir sebebi vardır o da şudur: Emevilerin tarihi Abbasiler döneminde yazılmıştır. Halifeliklerini tanımadıkları ve devletlerine isyan ederek yıktıkları bu devleti övmeleri veya yüceltmeleri elbette beklenemezdi.

B- Timur Devleti’nin emiri Emir Timur döneminin kaynakları incelendiğinde Sünni bir Müslüman olduğu, dönemin Sufilerinden çok etkilendiği ve özellikle Nakşibendi tarikatıyla çok yakın bir ilişkide olduğu, Hoca Ahmed Yesevi’ye bir türbe yaptırdığı, sürekli tasavvuf büyüklerinin kabirlerini ziyaret ettiği görülür. Fakat Timur’un hayatı ve tarihi Osmanlı Devleti’nin kaynaklarından okunursa kendisi bazen zalim bazen dinsiz bazen de acımasız bir adam olarak tarif edilir. Şunu anlamak gerektir ki bu çok doğaldır. Çünkü Timur, Osmanlı Devleti’ni savaşta yenmiş ve neredeyse dağılma durumuna getirmiştir. İşte tarihi kaynakların incelenmesinden doğan bir sonucu daha sizlerle paylaştık.

 3- Devletin ana kaynağı bile olsa bazen kaynaklar yanıltıcı olabilir.

Devletler yine çıkarları gereği bazı hadiseleri yanıltıcı bir surette gösterebilir.

Örneğin Yunanların İzmir’i işgal ettikten sonra yaşanan hadiselerden biri de ilk kurşun meselesidir. Türk devletinin kaynakları incelendiğinde ilk kurşunu Türklerden birinin ATMADIĞI, Yunanlıların kendi kendilerine halkı tahrik etmek için atış yaptıkları görülmektedir. Yunan kaynaklarında ise Hasan Tahsin isimli bir şahsın ilk kurşunu attığı ve böylece halkın da galeyana geldiği görülmektedir. ŞİMDİ Okuduğu kaynağı araştırmayan biri ikisinden birine inanmış ve tarihi böyle kabul etmiştir. Fakat kaynakları inceleyen biri görür ki Türk devletinin bunu böyle söylemesinin bir nedeni vardır. Çünkü işgal altında imzalanan anlaşmalar gereği işgal kuvvetleri taşkınlıkların çıktığı bölgeyi işgal etme hakkına sahipti. Türk Devleti de ilk kurşunun bizden gelmediği söyleyerek bunu önlemeye çalıştığı, Yunanların ise Türklerden geldiğini söyleyerek işgal kuvvetlerinin işgali başlatması veya meşrulaştırmasını hedeflemiştir. Nitekim olaylar bittiğinde yani işgal sonlandığında ve Yunan denize döküldüğünde Türk Devleti, Hasan Tahsin’in hikayesini anlatmış heykellerini dikmiştir.

 Sonuç olarak tarihsel bir konuyu araştırırken kaynaklarımız birinci elden de olsa ana kaynak da olsa derinlemesine incelenmeli ve sonuca öyle gidilmelidir. İlmin övüldüğü, tavsiye edildiği yüce dinimizin gereği olarak bir Müslüman, her duyduğuna veya OKUDUĞUNA inanmamalı, analizlerini ve sentezlerini gereği gibi yapmalıdır vesselam.


Post a Comment

Daha yeni Daha eski
'; (function() { var dsq = document.createElement('script'); dsq.type = 'text/javascript'; dsq.async = true; dsq.src = '//' + disqus_shortname + '.disqus.com/embed.js'; (document.getElementsByTagName('head')[0] || document.getElementsByTagName('body')[0]).appendChild(dsq); })();