Güzîde Tarih

Sahi Neydi Bu İslam Medeniyeti



Ortaçağ’da dünyanın en karanlık zamanları yaşanıyorken, İslam medeniyetinin ortaya çıkarttığı aydınlık incelendiğinde bugün nedense anlamaktan uzak olduğumuz bazı gerçekler ortaya çıkmaktadır. Bu husus Dinî ilimler dahil, tıp, astronomi, matematik, kimya, fizik, coğrafya ve daha nice ilimlerde İslâm medeniyetinin dünyayı aydınlattığı gerçeğidir. Daha 1900’lü yılların başında Batı’nın yetiştirdiği en büyük bilim adamları atomun bölünemeyeceğini, nükleer enerjiye ulaşmanın imkansız olduğunu söylerken, Cabir ibn Hayyan onlardan bin yıl önce, 700-800’lü yıllarda; “Maddenin en küçük parçası olan cüz-ü la yetecezza (ATOM) da yoğun enerji vardır. Yunan bilginlerinin iddia ettiği gibi bunun parçalanamayacağı söylenemez. O da parçalanabilir. Parçalanınca öyle bir güç meydana gelir ki Bağdat’ın altını üstüne getirebilir. Bu Allah’u Teala’nın kudretinin bir nişanıdır.” Diyerek yalnızca batıya değil zamana da meydan okumuştur.


Câbir b. Hayyân’ın es-Sırrü’s-sâr ve sırrü’l-esrâr adlı risâlesinin ilk iki sayfası (Süleymaniye Ktp., Şehid Ali Paşa, Mecmûʿatü’r-resâʾil içinde, nr. 1749/5, vr. 38b, 39a)


Batı’da kilisenin söylediklerine ters gelmesi tehlikesine karşı herhangi bir şeyin söylenmesinin yasak olduğu bir dönemde El-Kindî İslam medeniyetine Felsefe kitapları yazıyor, aynı zamanda tıp, matematik ve kimya alanında çalışmalar yapmaktaydı.

Bugün Doğu’ya çöplük, insanlarına çöp gözüyle bakan Batı, içine şeytan kaçtığını düşündüğü kadınlardan kaç tanesini diri diri yaktığını sayamayacak kadar matematik bilgisi olmazken, İslâm medeniyetinden el- Harezmî’nin Cebir’i bularak, bugünkü matematiğin ve teknolojinin temelini attığını unutmuştur. Cevdet Paşa’nın tabiriyle Cebir, Doğu’dan doğmuş fakat küçük bir çocukken Batılılar tarafından kaçırılmıştır. Büyüdüğünde ise ne o babasını tanımıştır ne de babası onu hatırlamıştır…


Batıda bilimsel bir kitap yazmak şöyle dursun, okumanın bile insan hayatına mâl olduğu bir dönemde Muhammed ibn Zekeriyya er-Razî 200 den fazla kitap yazmış ve bugünkü Pediatri bölümünün kurucusu kabul edilecek düzeyde tıp alanında bilimsel çalışmalar yapmıştır. Yazmaya kalksak gecelerin yetmeyeceği kadar isimler. Farabîler, el-Mesudîler, İbn Sinâlar, İbnu’l Heysemler, Birûniler, İbn Haldûnlar, Gazzâliler ve daha niceleri, Hz. Peygamberin “ilim Çin’de de olsa gidin alın” hadisini sanki kendilerine buyurduklarını kabul etmişçesine çalışmışlar ve bu yolda hayatlarını vakfetmişlerdir.

İslam Medeniyeti deyince sadece bilimsel anlamda peyda olan medeniyetten değil askeri, idari, iktisadi ve özellikle sanat boyutundan incelenmesi ve araştırılması gereken bir medeniyetten bahsettiğimiz unutulmamalıdır. Bu İslam medeniyeti, 610 yılında Arabistan topraklarında başlayan ve geçen tarih zarfında Sâsânî topraklarının neredeyse tamamını, Bizans devletinin çok büyük ve önemli bir bölümünü, ilerleyen süreçte ise Hint, Çin ve Mezopotamya bölgelerini ve hatta tüm dünyada izlerinin görüldüğü bir medeniyettir. İlerleyen yazılarımızda umuyoruz ki Emevî, Abbasi, Endülüs ve Türk-İslam medeniyetlerinin güzelliklerini, Allah izin verirse sizlerle paylaşacağız. 


Post a Comment

Daha yeni Daha eski
'; (function() { var dsq = document.createElement('script'); dsq.type = 'text/javascript'; dsq.async = true; dsq.src = '//' + disqus_shortname + '.disqus.com/embed.js'; (document.getElementsByTagName('head')[0] || document.getElementsByTagName('body')[0]).appendChild(dsq); })();