Güzîde Tarih

 


18. Yüzyılda dünya tarihini etkileyen en önemli hadiselerin başında gelenlerden biri de hiç şüphesiz ki göç hadisesidir. Büyük bir coğrafyaya yayılmış olan Osmanlı Devleti, her geçen gün daha fazla kan kaybı yaşıyor bu da düşman ülkelerin sınırlarının genişlemesine neden oluyor, Osmanlı Devleti’nin sınırlarının geri çekilmesiyle sonuçlanıyordu. Burada en büyük sıkıntıyı düşman topraklarına geçen bölgede iskân eden Müslüman halk çekiyor, düşman devletler tarafından ya ölüme ya da sürgüne mecbur bırakılıyorlardı. En sıkıntılı bölgelerden biri olan Kuzey coğrafyası, yani Kafkasya ve Kırım civarında Ruslar topraklarını genişletiyor, İslâmları adeta göç etmeye mecbur bırakıyorlardı. Ruslaştırma, Slavlaştırma ve Hıristiyanlaştırma Derneği adı altında bir kurum oluşturulmuş, derneğin başkanlığını da bizzat Rus Çarı kendisi üstlenmiştir. Bu önderliğe karşılık Osmanlı padişahı Sultan II. Abdülhamid ise göçmenlerin sevk ve idaresini sağlayan bir heyet oluşturmuş ve kurulun bizzat başkanlığını üstlenerek bu duruma karşı gösterdiği hassasiyeti ortaya koymuştur.

            Kuzey Kafkasya’da ise 18. Yüzyıldan itibaren bölgedeki Müslüman-Türkler Ruslarla mücadele içerisine girmişler İmam Mansûr önderliğinde gaza politikası gütmeye devam etmişlerdir. Daha sonra Molla Muhammed önderliğinde devam eden bu direniş, bölgede Müslümanların dillerini ve dinlerini yaşayamadıkları, özgürce hareket edip eğitim alamadıkları bir hale geldiğinden ötürü İslam dünyasının kalplerinin attığı bir bölgeye ve harekete dönüşmüştür. Şeyh Şamil ise Molla Muhammed’in en yakın adamı ve başyardımcısı konumunda olup sürekli kendisinin yanında olmuştur. 20 Kasım 1832’de yaşanan bir çatışmada Molla Muhammed şehid olmuş, Şeyh Şamil ise ağır yaralı olarak kurtulmayı başarmıştır. Molla Muhammed’in yerine seçilen Hamza Bey de şehid düşünce yönetimi Şeyh Şamil devralmış, Rusların artık direnişin işi bitti derken yeni bir uyanışın müjdesini vermiştir.

Rusların şiddetli baskıları ve askeri harekâtları sonucunda Dağıstan’da sıkışan Şeyh Şamil, bölgede kendi varlığını güçlendirmeye yönelik çalışmalar yapmaya başlamıştır. Burada çok önemli bir ayrıntı vardır: Ruslar Şeyh Şamil’in bölgedeki gücünü kırmak için aralarına Rus hükümetine sadık ve bağlı bir Müslüman olan bir din âlimi olan Kazanlı Taceddin Efendi’yi bölgeye göndermiş ve Müslümanların bağlılıklarını değiştirmeye çalışmıştır. Fakat Müslümanların “henüz” hak ile batılı ayrıt edici özelliklerde olması, dinlerine, mukaddesatına ve liderlerine bağlı oldukları bir döneme denk geldikleri için bu girişim başarısız olmuştur. Demek ki dış ülkelerin ve düşman hükümetlerin bir saldırı metodu da budur. Bu metot ise içteki feraset ve basiret ile çözülmektedir.

            Burada adlarını saymanın uzun süreceği çatışmalar, savaşlar, kuşatmalar ve direnişler yaşanmış en nihayet Rus çarı I. Nikola, Şeyh Şamil ile görüşmek için girişimde bulunmuştur. Şeyh Şamil ise görüşmeyi reddedip Rus Çarına şu mesajı göndermiştir:

“Söyleyin o Rus Çarı’ına; başında bulunduğum bu kahramanların kalplerinde kökleşen zafer imanı kökünden kazınmadıkça; en genç muhariplerimle en ihtiyar naiplerime kadar tek kurşunları ve tek kolları kalıncaya kadar bu mübarek vatanı, son dağına, son köyüne ve son kaya parçasına kadar karış karış müdafaa etmekten beni hiçbir kuvvet men edemeyecektir. Bu uğurda bütün evlad ve ailemi kılıçtan geçirseniz, en son müridimi yok etseniz tek başıma ve son nefesime kadar; sizinle yine döğüşeceğim. Son cevabım budur! Vatan istilacılarına isyan edenlerin kırık utangaç hali, benim için ibadetle olanların sert ve dinamik tavırlarından iyidir. Düşmana karşı diri kedi, ölmüş aslandan iyidir. Savaşımız, Çarların, ruhani reislerin ve eşkıyaların milletimizden gaspettikleri haklarını iade için sonuna kadar devam edecektir.”



            İlerleyen yıllarda Şeyh Şamil, Ruslarla birçok mücadelelere girmiş, yenildiği ve geri çekildiği zamanlar olsa da kısıtlı imkânlara rağmen bazen üstün geldiği, galebe çaldığı savaşlar da olmuştur. Osmanlı Devleti’nin padişahı ile sürekli iletişim içinde olan Şeyh Şamil’e aslına bakılırsa istediği destek Osmanlılar tarafından gönderilememiştir. Çünkü Osmanlı Devleti’nin hiç olmadığı kadar buhranlı zamanlar geçirmekte olduğu dönemlerdendir. En nihayet 6 Eylül 1859’da Şeyh Şamil son ana kadar savaşmış ve Ruslar tarafından esir alınmıştır. Akabinde hac yapmak için yola çıkmış önce İstanbul’a gelip Sultan Abdülaziz ile görüşmüştür. Hac vazifesini yaptıktan sonra Medine’de vefat eden Şeyh Şamil, Cennetü’l bakî mezarlığına defnedilmiştir. Rahmetle anılanlardan…

Post a Comment

Daha yeni Daha eski
'; (function() { var dsq = document.createElement('script'); dsq.type = 'text/javascript'; dsq.async = true; dsq.src = '//' + disqus_shortname + '.disqus.com/embed.js'; (document.getElementsByTagName('head')[0] || document.getElementsByTagName('body')[0]).appendChild(dsq); })();