Büyüklerin anlattıklarına göre bir gün Hz. Ali sabah namazını kılmak için mescidin yolunu tutmuştur. Fakat yolda yaşlıca bir kimsenin yavaşça yürüdüğünü görmüş ve dervişâne bir hissiyatla onun önünden hızla geçmeyi uygun görmemiştir. Hz. Peygamber ise sabah namazını kıldırırken rükûdan bir türlü kalkmaz. Hz. Ali içeriye gelip namaza durduktan sonra kalkar ve namazı tamamlar. Ashabın sorması üzerine de “Cebrail geldi ve sırtıma bastırdı, rükûdan kalkamadım” buyurur…
Hz. Peygamber’e
Pazartesi günü peygamberlik gelmiş ve Salı günü O (S.A.V.) ve Hz. Ali namaz
kılmışlardı. İlk inanlardan olup, hiçbir zaman putlara tapmamış bir zat olarak
yaşaması dönemindeki nevi şahsına münhasır özelliklerindendir. Her zaman Hz.
Peygamberin yanında yer almış, birçok kez övgüsüne nail olmuştur. Kendisiyle
ilgili hadisleri yazmaya kalksak yine sayfalar sürecek olduğundan biz burada
kısaca halifelik döneminden bahsetmek niyetindeyiz.
Kendisinden önceki üç
halife döneminde (Hz. Ömer devrinde kısa bir dönem hariç) devlet görevinde
bulunmamış, Medine’de dinî ilimlerle meşgul olmuştur. Sık sık Hz. Ebu Bekir ve
Hz. Ömer’in fıkhi konularda kendisine danıştığı bir şahsiyet olmuştur. Hz.
Osman döneminde de kendisini ayrılıkçılığa iten teklifleri reddetmekle beraber
gerek halifeye gerekse de diğer yöneticilere olan eleştirilerini de dile
getirmekten geri durmamıştır. Hz. Osman şehid edildikten sonra Abdullah b.
Ömer, Sa’d b. Ebu Vakkas, Mugire b. Şu’be, Muhammed b. Mesleme ve Üsame b.
Zeyd’in öncülük yaptığı bir heyet yeni halifeyi seçmek için toplanmış ve bu
teklifi Hz. Ali’ye yapmışlardır. Hz. Ali Talha ve Zübeyr’in halife olmasını
tavsiye etse de ısrar üzerine görevi kabul etmiş ve biat almıştır. Hz. Osman taraftarları
ise Hz. Osman’ın katillerinin bulunana kadar kendisine biat etmeyeceklerini
açıklamışlar ve büyük meselelerin başlayacağı döneme girilmesi hususunda rol
oynamışlardır. Şunu belirtmek gerekir ki Medine o dönemde karmakarışık bir
vaziyette ve asilerin kalabalık bir gurup olarak yerleştiği bir yer olmuştu.
Doğal olarak Hz. Ali biraz beklemeyi ve yönetimi tamamen ele geçirmek istemiş
olmalı ki ilk etapta katil veya katilleri aramak hususunda biraz temkinli
davranmıştır. Çünkü binlerce kişi Osman’ı biz öldürdük diyorlar ve işi
karmaşıklığa sokuyorlardı. Hz Ali’ye biat etmesi için Şam Valisi Muaviye’ye
giden elçi red cevabı almış, katillerin bulunmamasından ötürü Hz. Ali’nin suçlu
olduğunu iddia edenlerin birleşeceği bir güç haline dönüşmüştür. Hz. Ali
katilleri bulup cezalandırmak istese de uygun ortam ve zamanı aradığını tekrar
hatırlatıyoruz. Daha sonra bu harekete öncülük yapanlardan ve bilerek ya da
bilmeyerek öncü konumuna yerleşen Hz. Aişe’nin ordusuna Talha ve Zübeyr de
katılmış ve Hz. Ali’nin halifeliğinin geçersiz kılınması için harekete
geçilmiştir. 656 tarihinde Basra’da yaşanan savaşa Cemel Vak’ası dendi ve Hz.
Ali savaşta galip geldi. Talha ve Zübeyr savaşta can verdiler. Halife Ali bu
olanlara çok üzülmüş ve defin işlemleriyle bizzat alakadar olmuştur. Hz.
Aişe’yi ise kadınlardan oluşan bir heyet ile Medine’ye göndermiştir. Bu
savaştan sonra yeniden Muaviye’ye biat elçisi gönderen Hz. Ali yine istediği
cevabı alamamış ve Müslümanların bir büyük imtihanı olan Sıffin Savaşı meydana
gelmiştir. Başlayan savaşta yenileceğini anlayan Muaviye meşhur mızraklara
Kur’an taktırma hadisesini başlatmış ve Kur’an aramızda hakem olsun diyerek
savaşı durdurmayı başarmıştır. Hz. Ali bunun bir hile olduğunu belirtse de
Müslümanları ikna edememiş ve istemeye istemeye bu hadiseye göz yummuştur.
Ali taraftarlarının, Muaviye taraftarlarının ve Haricilerin yaşadığı birçok hadiseden sonra hakemler halifeliğin ikisinden de alınması ve yeni bir halife seçilmesi konusunda anlaştılar. Hz. Ali’nin hakemi çıkıp bunu açıklamış fakat Muaviye’nin hakemi çıkıp halifeliğin Muaviye’ye verildiğini söylemiştir. Dolayısıyla sorun çözülememiş ve çift başlılığın yaşanmasına sebep olmuştur. Hz. Ali yeniden Muaviye üzerine yürümek için 40.000 kişilik bir ordu ile yola çıkmak üzereyken hariciler tarafından şehid edilmiştir. Muaviye ise bu sırada Hz. Ali’nin halifeliğini tanıyan birçok bölgeye hakim olmuş, adeta Emevi devletinin temellerini o dönemde atmıştır. Hz. Ali'nin vefat etmesiyle raşid halifelerin devri sona ermiştir. Hz. Peygamberin: "Benden sonra hilafet 30 senedir" hadisi gerçekleşmiştir. Artık yönetimde saltanatın hüküm süreceği ve sultanların devlet yöneteceği bir döneme girilmiştir. Gerçekten de Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali'nin halifelik yaptıkları dönemin toplamı 30 yıl olmuştur. Allah şefaatlarına nail eylesin...
Yorum Gönder