Batılıların Muhteşem Süleyman adını verdikleri Kanunî Sultan Süleyman’ın biri Fransa Kralı Françesko’ya, diğeri de İran Şah’ı Tahmasp’a gönderdiği iki mektubu sizinle paylaşmak istedik. Mektuplardaki üslup, özgüven ve vakar incelendiğinde, kendisine neden “muhteşem” dendiğini ve Osmanlı Devleti’nin en güçlü devrinde bir padişahın doğuya ve batıya nasıl hükmettiği görmüş oluyoruz. 1- Fransa Kralı Avrupalı devletlerle mücadeleye girmiş ve Osmanlı padişahı Sultan Süleyman’dan yardım istemiştir. Sultanın cevabını önce orijinal metin halinde akabinde sadeleştirilmiş metin olarak sizlerle paylaşıyoruz:
Orijinal Metin
Ben ki
sultânü'’-selâtîn ve burhânü’l-havâkîn tâc-bahş-ı hüsrevân-ı rû-yı zemîn
zıllullâhi fî’l-arzîn Akdeniz'in ve Karadeniz'in ve Rumeli'nin ve Anadolu'nun
ve Karaman'ın ve Rum'un ve Vilâyet-i Zülkadriye'nin ve Diyarbekir'in ve
Kürdistan'ın ve Azerbaycan'ın ve Acem'in ve Şam'ın ve Haleb'in ve Mısır'ın ve
Mekke'nin ve Medine'nin ve Kudüs'ün ve külliyen Diyâr-ı Arab'ın ve Yemen'in ve
dahi nice memleketlerin ki âbâ-yı kirâm ve ecdâd-ı izâmım -enâre Allahu
berâhinehüm- kuvvet-i kâhireleriyle feth etdikleri ve cenâb-ı celâlet-me’âbım
dahi tîg-i âteş-bâr ve şimşîr-i zafer-nigârım ile feth eylediğim nice diyârın
sultânı ve padişâhı Sultân Bayezid Han oğlu Sultan Selim Han oğlu Sultan
Süleyman Han'ım, sen ki Françe vilâyetinin kralı Françesko'sun, dergâh-ı
selâtîn-penâhıma yarar adamın Frankiyan ile mektûb gönderüb ve ba‘zı ağız
haberi dahi ısmarlayub memleketlere düşman müstevlî olub el-ân hapisde idüğünüz
i‘lâm edüb halâsınız husûsunda bu cânibden inâyet ve medet istid‘â eylemişsiz,
her ne ki demiş isenüz benim pâye-i serîr-i âlem-masîrime arz olunub
alâ-sebîli’t-tafsîl ilm-i şerîfim muhît olub tamâm ma‘lûm oldu, imdi
pâdişâhlara sınmak ve habs olunmak aceb değildir, gönlünüzü hoş tutub
âzürde-hâtır olmayasız, eyle olsa bizim âbâ-i kirâm ve ecdâd-ı izâmımız
–nevvere Allahu merkadehüm- dâ’imâ def‘-i düşman ve feth-i memâlik için
seferden hâlî olmayub biz dahi onların tarîkine sâlik olub her zamânda
memleketler ve sa‘b ü hasîn kal‘alar feth eyleyüb gece ve gündüz atımız
eyerlenmiş ve kılıcımız kuşanılmış ve Hakk Subhânehu ve Te‘âlâ hayırlar
müyesser eyleyüb meşiyyet ve irâdeti neye müte‘allik olmuş ise vücûda gele,
bâkî ahvâl ve ahbâr ise mezkûr adamınızdan istintâk olunub ma‘lûmunuz ola,
şöyle bilesiz.
Sadeleştirilmiş Metin
“Ben ki
sultanların sultanı, hakanların başı, krallara tac giydiren, Allah'ın yeryüzündeki
gölgesi ve atalarımın fethettiği Akdeniz'in, Karadeniz'in, Rumeli'nin,
Anadolu'nun, Karaman'ın, Rum Vilayeti'nin Zülkadriye'nin, Diyarbekir'in,
Kürdistan'ın, Azerbaycan'ın, Acem'in, Şam'ın, Haleb'in, Mısır'ın, Mekke'nin,
Medine'nin, Kudüs'ün, Arap ülkelerinin ve Yemen'in ve de ateş saçan mızrağımın
ve zafer getiren kılıcımın gücüyle sahip olduğum nice ülkelerin sultanı ve
padişahı olan Sultan Süleyman Han'ım. Sen ki Fransa ülkesinin kralı olan
Françesko'sun. Kralların sığınağı olan kapıma mektup göndererek ülkenizin
işgale uğradığını ve esir edilerek hapse atıldığınızı bildirmişsiniz. Bu
durumdan kurtulmak için benden yardım istiyorsunuz. Gönlünüzü ferah tutun ve
sakın üzülmeyin. Unutmayın ki esaret, hükümdarlar için hiç de tuhaf bir şey
değildir. Bilesiniz ki, atalarımın yaptığı gibi, daima kılıcımla gezen ben de,
sefere çıkmaktan ve fetihler yapmaktan çekinmem. Her an savaşmaya hazırım.
Sadece Allah’ın dediği olur. Ne yapacağımı elçinizden öğreneceksiniz.
2- Sultan Süleyman Rodos’u fethettiği zaman İran Şahı Şah İsmail tarafından kendisine bir mektup gönderilmiştir Mektupta Şah: “Siz mücahitlere örneksiniz, Cem, İskender, Hz. Süleyman ve Daryus gibi sultanların kayserisiniz” sözleriyle fethi kutlamıştır. Cevap olarak kendisine” Şah” değil de”Şeyh” diye hitap eden Sultan Süleyman, İran Şahını bir devlet başkanı olarak tanımadığını belirtmiş ve “Allah hidayet vere de doğru yolu göstere” diye kendisine sert bir üslupla cevap vermiştir. Şah İsmail ölmüş yerine oğlu Şah Tahmasp geçmişi fakat kendisine bağlı kalacağını belirten mektuplar bekleyen Sultan Süleyman istediğini alamayınca Şah Tahmasp’a bir mektup göndermiştir. İşte o mektubun sadeleştirilmiş halini sizlerle paylaşıyoruz.
Sadeleştirilmiş
Metin
Tahmasb Bahadır, uyulması vacip olan fermanım elinize
ulaştığında bilesiniz ki, bundan önce merhum babam Sultan Selim Han ahirete
göçtüğünde padişahlık mülkü ve hilafet tahtı bana kaldı. Sınırsız Osmanlı
memleketi ve enine boyuna korunmuş bütün iklimler gücümün kabzasında,
fermanımın pençesinde tutulmuş ve zaptedilmiştir. Padişahlar saadet kapımın
toprağına yüz sürmüşler, cihanın sığınağı dergâhıma kulluklarını
göstermişlerdir.
Şimdi sen dahi kahramanlık kasırgasının vuruşu,
dehşetli ezici gücümün cezalandırmasından zerresini görüp, ruh kuşunun ecel
şahininden ve yüksek uçan doğan kuşundan kurtulmuş, vücuduna ok saplı avım
idin. Savaş meydanında geniş cihan başına dar görünmüş, düşman avlayan
yiğitlerin narası, top ve tüfek velvelesi, telaşa kapılan mutsuz varlığını ve
rehberi şeytan olan askerini sersem etmişti. Ancak yüce soylu atalarımın
övülmüş tabiatlarında, olgun insanlık ve sınırsız acıma ve bol şefkat
merkezlenmiş olup, kaçanı kovalamak, zayıf düşeni öldürmek âdetleri olmayıp,
pisliğe bulaşmış varlık noktanı askerimin parlak kılıçlarıyla zaman sayfasından
kazımak mümkün iken, göz yumup, olanca hazinelerin yağma ve mamur vilayetlerin
talan edilmiş, uğursuzluk gösteren bayrağının altında toplanan kavmin gazilerin
kılıçlarına azık olmuştu. Eğer asi huylu, sapkın kafanda zerre kadar
yiğitlik olaydı, çoktan helak olurdun. Böyle lütfumuza uygun düştü ve kılıcımız
altında can kurtarmana aman verildi. Niçin cihanın sığınağı dergâhımıza,
göklerden farkı olmayan divanıma adam gönderip kulluk arzetmedin. Bu eksik
akılla gururun, sapıklık dairesinden ayrılmaman, inşallah benim de yakında şark
diyarına yönelmeme sebep oldu. Otağımızın Tebriz topraklarına, belki İran
memleketlerine; Turan ve sair Semerkant vilayeti ve Horasan'a kurulması
kararlaştırıldı.
Bu zamana kadar geciktirilmesine Osmanlı
topraklarının ucunda, Macar ve Frenk kâfirleri elinde olan Belgrad ve Rodos
gibi büyük kaleler sebep oldu. Bu kalelerin her biri zamanın
tuhaflıklarındandı. Kurtarılmaları için, tam donatılmış, düşman avlayan askerlerle
üzerlerine gidildi. Rum şahbazlarının hücumuna dayanamadılar. Her biri az
zamanda fethedilerek, kiliseleri İslam halkının cami ve mescidleri olup, küfür
ve ayinleri tersine dönderildi.
Şimdi haberin ola ki, seferim senin üzerine
yönelip, rehberi zafer olan askerimin zaferle sonuçlanacak hücumları senin
vilayetinedir. Daha önce savaş durumu, huylarından razı olunan nâmdar yiğitlere
tenbih edilmiş, sana da bildirilmişti. Şöyle bil ki, ulu dağlar gibi,
kalabalık güruh, vilayetine girip memleketini yağma etmeden, sapkınlık tacını
başından çıkarıp atalarının yoluna uyarak abdal gibi keçe giyip, dervişlik
zaviyesine ve tekkesine çekilip naiplerime uyarsan devlet ve mutluluk senin
olur. İyilikten başka bir şey görmezsin. Aksi hâlde Firavun gururu ve Nemrut böbürlenmesi
şâki yaratılışından ayrılmazsa, sapıklık yoluna gidici olursun. İnşallah
çarpışmaların sesleri, askerin mızraklarının vereceği sıkıntı ve yıldırım gibi
çakan topların sesi sana ulaştığında neye uğradığın biline. Şöyle ki,
karınca gibi küçük olup yer deliğine girsen, avcı kuş gibi olup yüksekte uçsan
dahi seni bırakmayıp, Allah'ın yardımıyla dünya toprağını senin pis varlığından
temizlerim. Sözü dinlenen güçlü fermanıma cevap gönderip, erkeksen vaktine
hazır olasın. Vesselam.
Yorum Gönder