Güzîde Tarih

 

ASILSIZ ERMENİ İDDİALARI VE GERÇEKLER

Osmanlı Devleti’nin son zamanlarında birçok azınlık bağımsızlık mücadelesine kalkışmış ve isyan girişimlerinde bulunmuştur. Aslına bakarsanız her birinin bağımsızlık mücadelelerine girmesini sert bir üslupla eleştiririz çünkü yüzyıllar boyunca dillerine, dinlerine ve çeşitli haklarına karışmamış olan Osmanlı Devleti’ni en zor ve en uzun yüzyılında arkasından vurmaları bizim açımızdan her zaman kabul edilemez olmuştur. Öyle ki diğer milletlerin yanında iki milletin isyanı ve ihaneti vardır ki ne unutmak mümkün oldu ne de sindirmek. Bunlardan biri Araplardır. Elbette karşılıklı hataların, ihmalkârlıkların ve yanlışların olduğunu söyleyebiliriz ama İslam halifesi tarafından cihâd-ı ekber ilan etmiş olan bir devleti sırtından vurmak kabul edilemez olmuştur. Aynı zamanda dindaş olan bir milletin bu isyan ve ihanet hareketi, bir asırdır iki milletin birbirine karşı bakış açısını haklı olarak bozmuş, “ümmet” düşünesine karşı çıkanların ekmeklerine yağ sürmüştür. Araplardan tek farkı Müslüman olmamaları olan bir büyük ihanet de vardır ki onlara Osmanlı Devleti’nin sadık millet “Millet-i sadıka” lakabını koymuş olduğu Ermenilerdir. İstanbul’da ve Anadolu’nun çeşitli yerlerinde özgürce ikamet etmişler, ticaret yapmışlar, dinlerini ve dillerini asırlar boyu yaşatmayı sürdürmüşlerdir. Fakat bu sadık millet daha sonra Avrupa ve Rusya’nın tahrikiyle hain ve vahşi bir kavme dönüşmüş, kendilerine iyilik ve güzellikten başka bir şey vermeyen Osmanlı Devleti’ne ve Türk milletine karşı görülmeyen zulüm ve vahşeti yaşatmaya çalışmışlardır.

            II. Abdülhamid zamanından beri bağımsızlık mücadelesine girişmiş olan Ermeniler İstanbul başta olmak üzere, çeşitli bölge ve illerde büyük olaylar çıkartmışlardır. Özellikle Hınçak ve Taşnak komitelerine üye olan birçok Ermeni gazeteci, bürokrat ve din adamları tarafından bu girişimler desteklenmiş, önce özerk bir Ermenistan söylemleri daha sonra ise bağımsız Ermenistan için mücadeleler ve eylemler yapmaya başlamışlardır. II. Abdülhamid’in son zamanlarında kendisine askerî baskı yapılarak kurdurulan II. Meşrutiyet, Ermenilere istediği fırsatı sağlamış, mecliste de kendilerine destek verecek guruplar oluşturmuşlardı. Taşnaksütyun Partisi, Sosyal Demokrat Hınçak Partisi, Anayasal Ramgavar Partisi ve Veragazmyal Hınçak Partisi gibi mecliste oluşturdukları partiler daha sonra adeta bir terör örgütü halini almış, kendi milletini silahlandırmış, iki millet arasına nifak tohumlarını ekmiş hatta savaşta Osmanlı askerini sırtından vurmuş kuruluşlardır.

            İttihad ve Terakki Partisi de ülke içinde iktidarını güçlendirmek için ilk zamanlarda Ermeni siyasi partileri ile işbirliği içerisine girmişler ve niyeti ne olursa olsun sonucu kötü olan olayların yaşanmasına sebep olmuşlardır. Talat Paşa’nın anılarında sırf Abdülhamid’e zararı olsun diye Ermenilere İstanbul’da insanların olmadığı bir yerde bomba patlatmalarını söylediğini görüyoruz. Bu sözlerin masumiyetini bize izah edecek birisinin olduğunu da düşünmüyoruz! 1910’lu yıllara gelindiğinde İttihat ve Terakki ile Ermenilerin arası açılmış, Ermeni basınında ve yerel faaliyetlerde İttihatçılara karşı büyük mücadelelere girişmişlerdir.

            Osmanlı Devleti ilk başta 93 Harbi’nde, Trablusgarp’da ve Balkan Savaşları’nda büyük kan kaybetmiş, ihanet içinde olanlar tam da aradıkları ortamı bulmuşlardı. Ermeniler özellikle dışarıya karşı bir algı oluşturmaya çalışmışlar, sürekli Türkler tarafından eziyet gördüklerini veya katledildiklerini iftira atarak yaymaya çalışmışlardır. Bunun sonucunda zaten Osmanlı Devleti’nin parçalanmasını isteyen Avrupa devletleri sürekli Ermeniler konusunda Osmanlı Devleti’ne baskı yapmışlar, devleti sıkıntılı duruma düşürmeye çalışmışladır. Talat Paşa gerçekten samimi bir şekilde Ermeni liderlerini davet etmiş, kendilerine bu devlette öğretmen, milletvekili, doktor, esnaf ve hatta bakanlık yaptıklarını hatırlatmış, bu tarz ihanet girişimlerinden vazgeçmelerini söylemiştir. Fakat kendileri bağımsız bir Ermenistan’ı Anadolu topraklarında kuruncaya kadar vazgeçmeyeceklerini söylemişler bunun üzerine Talat Paşa siz bilirsiniz diyerek gerekli önlemleri almaya başlamıştır.


Ermenilerin (ve Canan Kaftancıoğlu’nun) cahilane ve müfteri bir surette iddia ettikleri sözde soykırım tarihlerinden birisi de 24 Nisan 1915’dir. Bu tarih Osmanlı Devleti’nin yayınladığı bir genelge ile İstanbul’daki Ermeni komitecilerinin tutuklandığı tarihtir. Bu tarihte tutuklananlar arasında yalnızca terör faaliyetlerinde bulunmuş olanlar vardır. Halkın içerisindeki Ermeniler yaşantılarına devam etmişlerdir. Bu karara da Ermenilerin topyekûn bir isyan girişiminde bulunacaklarına dair istihbaratın gelmesi sonucu varılmıştır. Bu kararın alınmasında etkili olan faktörlerden ve unutulmaması gerekenlerden biri de Çanakkale Savaşı’nın başlamasıyla İstanbul’un tehlikeye girmiş olması ve Ermenilerin girişimlerini arttırmalarıdır. Bu dönemde Zeytun, Bitliş, Muş ve Erzurum’da ve ardından Van’da isyanlar başlatmışlar Türklere yönelik katliamların ve zulümlerin yaşanmasına sebep olmuşlardır. Adı geçen 24 Nisan 1915 Genelgesi’nde Ermeni faaliyetlerini yöneten partiler kapatılmış, yöneticileri ve üyeleri tutuklanmaya ve sürülmeye başlanmıştır. Tutuklananların ve sürgün edilenlerin sıradan Ermeni vatandaşları olmadığını, tamamen örgüt yöneticileri olduklarını altını çize çize tekrar etmekte fayda görüyoruz. İncelendiğinde İngiliz, Alman ve Fransız raporlarında bile görülen bir gerçek vardır ki yakalananların evlerinde bomba ve silahların bulunduğu gerçeğidir. Bu genelge sonucunda İstanbul’da tutuklanan Ermeni komitacılarının evlerinde 19 adet mavzer, 74 adet martin, 111 adet vincester, 96 adet maniher, 78 adet gıra, 358 adet filovir silahları ile 3591 adet tabanca 45.221 tabanca mermisi vs birçok silah ele geçirilmiştir.

            Alınan önlemler ve yapılan girişmeler yine de tam sonuç vermemiş, Osmanlı Devleti I. Dünya Savaşı’ndan mağlup çıktıktan sonra yeniden Ermeni faaliyetleri hızlanmaya başlamıştır. Sonuç olarak iftira ettikleri gibi tehcir sırasında bir katliamın yaşandığını gösteren bir belgeye ulaşılamamıştır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın meydan okumasıyla “gelin belgelerinizi getirin” sözüne cevap bile verememişlerdir. Fakat en az Ermenilerin bildiği kadar Türklerin masum olduğunu bilen Batı ve içimizdeki karanlık Batıcılar, bu iddialarından vazgeçmemektedirler. Bunun tek sebebi Türkiye’nin zarara uğraması, uluslararası statüsünün ve değerinin düşmesinden memnun olacak olmalarıdır. Ermenilerin zulümlerini anlatmaya kalksak işimiz uzun sürer o yüzden sadece bir tanesini sizlerle paylaşmaya karar verdik. Kazım Karabekir Paşa, Kars’a girdiğinde muhteşem bir kalabalığın sokaklara döküldüğünü ve kendisini karşıladığını söyler. Fakat şehrin içine girdiğinde meğerse insanların kazığa oturtulmuş olduklarını, bu sebeple kalabalık gözüktüğünü hatıralarına acı bir şekilde yazmıştır. Hatta Allah kimseye benim karşılaştığım gibi bir manzarayla karşılaşmayı nasip etmesin diye yaşanan vahşetin ne derece olduğunu bizlere aktarmıştır. Tek niyazımız Ermenilerin, Avrupalıların ve içimizdeki güç hırsı yüzünden nereye uzanacaklarını şaşıran bir güruhun hareketlerinden ders alarak, bugünleri görmemizdir. Allah tarihten ders alanlardan eylesin…



Post a Comment

أحدث أقدم
'; (function() { var dsq = document.createElement('script'); dsq.type = 'text/javascript'; dsq.async = true; dsq.src = '//' + disqus_shortname + '.disqus.com/embed.js'; (document.getElementsByTagName('head')[0] || document.getElementsByTagName('body')[0]).appendChild(dsq); })();